Ayet:
82- İNFİTÂR SÛRESİ
82- İNFİTÂR SÛRESİ
(Mekke’de inmiştir. 19 âyettir)
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adı ile.
Ayet: 1 - 5 #
{إِذَا السَّمَاءُ انْفَطَرَتْ (1) وَإِذَا الْكَوَاكِبُ انْتَثَرَتْ (2) وَإِذَا الْبِحَارُ فُجِّرَتْ (3) وَإِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَتْ (4) عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ (5)}.
1- Gök yarıldığı zaman, 2- Yıldızlar saçıldığı zaman, 3- Denizler taşıp birbirine katıldığı zaman, 4- Kabirlerin altı(ndakiler) üstüne getirildiği zaman, 5- Herkes önce yaptığı ve geriye bıraktığı ne varsa hepsini bilmiş olacaktır.
#
{1 ـ 5} أي: إذا انشقَّت السماء، وانفطرت، وتناثرت نجومُها، وزال جمالُها، وفُجِّرت البحار، فصارت بحراً واحداً، وبُعْثِرَتِ القبور بأن أُخْرِج ما فيها من الأموات وحُشِروا للموقف بين يدي الله للجزاء على الأعمال؛ فحينئذٍ ينكشف الغطاء، ويزول ما كان خفيًّا، وتعلم كلُّ نفس ما معها من الأرباح والخسران. هنالك يعضُّ الظالم على يديه إذا رأى ما قدَّمت يداه وأيقن بالشقاء الأبديِّ والعذاب السَّرمديِّ، وهنالك يفوز المتَّقون المقدِّمون لصالح الأعمال بالفوز العظيم والنعيم المقيم والسلامة من عذاب الجحيم.
1-3. Yani semâ çatlayıp yarıldığı, yıldızları etrafa dağıldığı ve güzellikleri kaybolduğu, denizler kaynayıp taşarak tek bir deniz haline getirildiği zaman; 4-5. Kabirler içerisindeki ölüler dışarı çıkartılmak sureti ile alt-üst edildiği ve Allah’ın huzurunda amellerinin karşılıklarının verilmesi için de hesaplarının görüleceği yere haşredildikleri zaman; İşte o vakit perde açılacak, gizlilikler ortadan kalkacak, her bir nefis sahip olduğu kârı ve zararı bilmiş olacaktır. İşte o vakit, zalim kendi elleriyle yaptıklarını görüp de ebedi bedbahtlığın kaçınılmaz olduğunu ve sonsuz azaptan kurtulmanın imkânsızlığını gördüğünde pişmanlıktan ellerini ısıracaktır. İşte o vakit salih ameller işlemiş bulunan takvâ sahipleri, pek büyük kurtuluşa mazhar olacak, ebedi nimetlere nail olacak ve cehennem azabından kurtulacaklardır.
Ayet: 6 - 12 #
{يَاأَيُّهَا الْإِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ (6) الَّذِي خَلَقَكَ فَسَوَّاكَ فَعَدَلَكَ (7) فِي أَيِّ صُورَةٍ مَا شَاءَ رَكَّبَكَ (8) كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِالدِّينِ (9) وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ (10) كِرَامًا كَاتِبِينَ (11) يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ (12)}.
6- Ey insan! O kerim Rabbine karşı seni aldatan nedir? 7- O ki seni yarattı, yaratılışını da düzgün ve birbiriyle uyumlu kıldı. 8- Dilediği bir suretle sana şekil verdi. 9- Asla! Bilakis siz, hesabı yalanlıyorsunuz. 10- Halbuki üzerinizde bekçiler, 11- Çok şerefli yazıcılar vardır. 12- Onlar, her yaptığınızı bilirler.
#
{6 ـ 8} يقول تعالى معاتباً للإنسان المقصِّر في حقِّه المتجرِّئ على معاصيه: {يا أيُّها الإنسان ما غَرَّك بربِّك الكريم}: أتهاوناً منك في حقوقه؟ أم احتقاراً منك لعذابه؟! أم عدم إيمانٍ منك بجزائِهِ؟! أليس هو {الذي خَلَقَكَ فسوَّاك}: في أحسن تقويم، {فعَدَلَك}: وركَّبك تركيباً قويماً معتدلاً في أحسن الأشكال وأجمل الهيئات؟! فهل يَليق بك أن تكفُرَ نعمة المنعِم أو تَجْحَدَ إحسان المحسن؟! إنْ هذا إلاَّ من جهلك وظلمك وعنادك وغشمك؛ فاحمد الله إذْ لم يجعلْ صورتَكَ صورة كلبٍ أو حمارٍ أو نحوهما من الحيوانات، ولهذا قال تعالى: {في أيِّ صورةٍ ما شاء ركَّبَك}.
6. Yüce Allah, kendisine karşı kusurlu davranan, kendisine isyan etme cesaretini gösteren insana azarla karışık hitap ederek şöyle buyurmaktadır: "Ey insan! O kerim Rabbine karşı seni aldatan nedir?” Sen, O’nun haklarını mı hafife olıyorsun yoksa azabını mı küçümsüyorsun yoksa O’nun, amellerin karşılığını vereceğine imanın mı yok? 7. “O ki seni” en güzel şekilde “yarattı.” Yoksa seni yaratan O değil mi? “Yaratılışını da düzgün ve birbiriyle uyumlu kıldı.” En güzel şekilde, en hoş bir görünüşte, dimdik ve son derece uyumlu ölçülerde, her bir azanı yerli yerince yarattı. Bu nimetleri sana ihsan edene karşı nankörlük etmek yahut bunca iyilikleri verenin iyiliklerini inkâr etmek sana yakışır mı? Şüphesiz ki bu, senin cahilliğinden, zulmünden, inadından ve ahmaklığından kaynaklanmaktadır. 8. O, senin suretini bir köpek, eşek veya buna benzer bir hayvan suretinde kılmadığı için Allah’a hamdetmelisin. Bundan dolayı Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır: “Dilediği bir suretle sana şekil verdi.”
#
{9 ـ 12} وقوله: {كلاَّ بل تكذِّبونَ بالدِّين}؛ أي: مع هذا الوعظ والتَّذكير لا تزالون مستمرِّين على التَّكذيب بالجزاء، وأنتم لا بدَّ أن تُحاسبوا على ما عمِلْتُم، وقد أقام الله عليكم ملائكةً كراماً، يكتُبون أقوالكم وأفعالكم ويَعْلَمونها ، فدخل في هذا أفعالُ القلوبِ وأفعالُ الجوارح؛ فاللائق بكم أن تكرِموهم وتُجِلُّوهم.
9-12. “Hayır! Bilakis siz hesabı yalanlıyorsunuz.” Bunca öğütlere ve hatırlatmalara rağmen hâlâ hesabı, amellerin karşılığının görüleceğini yalanlamaya devam ediyorsunuz. Oysa yaptıklarınızdan dolayı hesaba çekilmeniz kaçınılmaz bir şeydir. Zaten Yüce Allah, üzerinize şerefli meleklerini görevlendirmiştir, bunlar söylediklerinizi ve yaptıklarınızı yazarlar ve bunları çok iyi bilirler. Bunun kapsamına hem kalbî fiiller, hem azaların fiilleri girmektedir. O halde size yakışan bu meleklere saygılı olmaktır.
Ayet: 13 - 19 #
{إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ (13) وَإِنَّ الْفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٍ (14) يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدِّينِ (15) وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَائِبِينَ (16) وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ (17) ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ (18) يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِنَفْسٍ شَيْئًا وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ (19)}.
13- İyi ve itaatkar müminler, hiç şüphesiz nimetler içindedirler. 14- Kötü ve günahkarlar ise hiç şüphesiz cehennemdedirler. 15- Onlar, hesap günü oraya gireceklerdir. 16- Ve bir daha oradan ayrılmayacaklardır. 17- Hesap gününün ne olduğunu sen nereden bilebilirsin ki? 18- Evet; hesap gününün ne olduğunu sen nereden bilebilirsin ki? 19- O gün kimse kimseye en ufak bir fayda sağlama imkanına sahip değildir. O gün emir/hüküm yalnız Allah’ındır.
#
{13 ـ 19} المراد بالأبرار هم: القائمون بحقوق الله وحقوق عباده، الملازمون للبرِّ في أعمال القلوب وأعمال الجوارح؛ فهؤلاء جزاؤهم النعيم في القلب والرُّوح والبدن في دار الدُّنيا وفي دار البرزخ وفي دار القرار، {وإنَّ الفجَّارَ}: الذين قصَّروا في حقوق الله وحقوق عباده، الذين فَجَرَتْ قلوبُهم ففَجَرَتْ أعمالُهم، {لفي جحيمٍ}؛ أي: عذابٍ أليمٍ في دار الدُّنيا ودار البرزخ وفي دار القرار، {يَصْلَوْنها}: ويعذَّبون بها أشدَّ العذاب {يومَ الدِّينِ}؛ أي: يوم الجزاء على الأعمال، {وما هم عنها بغائبينَ}؛ أي: بل هم ملازمون لها لا يخرُجون منها، {وما أدراك ما يومُ الدِّينِ. ثمَّ ما أدراكَ ما يومُ الدِّينِ}: في هذا تهويلٌ لذلك اليوم الشديد، الذي يحيِّر الأذهان، {يومَ لا تملِكُ نفسٌ لنفسٍ شيئاً}: ولو كانت قريبةً أو حبيبةً مصافيةً ؛ فكلُّ مشتغل بنفسه لا يطلب الفكاك لغيرها. {والأمرُ يومئذٍ لله}: فهو الذي يفصل بين العباد، ويأخُذُ للمظلوم حقَّه من ظالمه. والله أعلم.
13. Burada “İyi ve itaatkar müminler” (ٱلۡأَبۡرَارَ )”dan kasıt, Allah’ın haklarını da kullarının haklarını da yerine getiren, kalbî amellerinde ve azalarının yaptıkları amellerde iyilikten ayrılmayanlardır. Bunların mükâfatı da hem dünya yurdunda, hem berzah/kabir aleminde, hem de ebedilik yurdunda kalbî, ruhî ve bedenî nimetlere nail olmaktır. 14. Allah’ın haklarını ve kullarının haklarını gereği gibi yerine getirmeyerek bu konuda kusurlu davranan “kötü ve günahkarlar”a gelince bunların kalpleri de kötüdür, amelleri de kötüdür ve bunlar “hiç şüphesiz cehennemdedirler.” Gerek dünya yurdunda, gerek berzah aleminde, gerekse de ebedilik yurdunda can yakıcı bir azap görürler. 15. “Onlar, hesap günü oraya gireceklerdir.” Yani amellerin karşılığının verileceği o günde, en çetin azaba uğratılmak üzere orayı boylayacaklardır. 16. “Ve bir daha oradan ayrılmayacaklardır.” Aksine sürekli orada kalacaklar, oradan başka bir yere çıkıp gidemeyeceklerdir. 17-18. “Hesap gününün ne olduğunu sen nereden bilebilirsin ki? Evet; hesap gününün ne olduğunu sen nereden bilebilirsin ki?” Bu ifadeler ile zihinleri alak bullak eden o pek çetin günün dehşeti ifade edilmektedir. 19. “O gün kimse kimseye en ufak bir fayda sağlama imkanına sahip değildir.” İsterse bu kişi, onun yakın bir akrabası, candan bir sevdiği olsun. Çünkü herkes, kendi nefsi ile uğraşacaktır. Kendi nefsinin kurtuluşundan başka bir şey düşünmeyecektir. "O gün emir/hüküm yalnız Allah’ındır.” Kulları arasında O hüküm verecektir. Mazlumun zalimdeki hakkını alıp sahibine verecektir. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır. İnfitâr Sûresinin tefsiri burada sona ermektedir.
***